Otizm Spektrum
Bozukluğu; sosyal iletişim ve etkileşim sorunları ile tekrarlayıcı davranış
kalıpları ve sınırlı ilgi alanlarını kapsayan belirtilerin görüldüğü bir
psikiyatrik bozukluktur. İlk tanımlandığı dönemlerde nadir bir hastalık olduğu
düşünülse de, son dönemde yapılan çalışmalarda, yaklaşık her 60 çocuktan
birinde otizm olduğu belirlenmiştir. Son yıllardaki prevalans artışının sebebi henüz
kesin olarak bilinmese de; artan farkındalık, erken tanı, ileri ebeveyn yaşı
gibi birtakım etkenlerin, bu artışta rol oynuyor olabileceği düşünülmektedir.
Otizmli çocuklarda belirtiler, genellikle yaşamın ilk 2
yılında ortaya çıkmaktadır. Sosyal
Etkileşimde Bozulma; ismi seslenildiğinde bakmama, anne-babanın ilgisini
çekmek amacıyla gösterme, getirme, işaret etme gibi özelliklerin eksikliği,
yaşıtlarıyla uygun akran ilişkisi geliştirememe, davranışlarda bozulma, Sözel ve Sözel Olmayan İletişimde
Problemler; dil-konuşma gelişiminde gecikme, duyduğu sesleri (ekolali) ya
da kendi söylediklerini (perseverasyon) tekrarlama, göz teması, jest ve mimik
kullanımı, vücut duruşu gibi sözel olmayan iletişim araçlarında aynı yaştaki
diğer çocuklara göre geride kalma, Kısıtlı
İlgi Alanı ve Yineleyici Davranışlar; sallanma, el çırpma, dönme, el
ovuşturma, parmak ucunda yürüme gibi tekrarlayıcı davranışlar, işlevsel olmayan
objelerle tekrarlayıcı oyunlar, tipik oyuna ve oyuncağa ilgi göstermeme,
objenin bütününden çok ufak bir ayrıntısıyla meşgul olma, ses, dokunma, koku
gibi birtakım duyusal uyaranlara karşı aşırı hassasiyet, değişime direnç ve
takıntılı davranışlar gibi belirtiler hastalığın klinik tablosunu
oluşturmaktadır.
Otizm tanısı;
yapılan muayene ve aileden alınan bilgiler ışığında klinik olarak konur. Erken
tanı ve müdahale, hastalığın gidişi açısından oldukça önem arz eder.
Otizm tedavisi; otizmin
temel semptomlarını hedef alan davranışsal ve eğitsel müdahalelere
odaklanmaktadır. İlaç tedavisi, otizmin temel belirtilerini iyileştirmemekle
beraber, eşlik eden psikiyatrik bozukluklar ve ek davranışsal sorunlar için
kullanılabilmektedir. Ek olarak aileler tarafından alternatif ve tamamlayıcı
tedaviler sıklıkla kullanılsa da, bu yöntemlerin etkinliğine yönelik yeterli
bilimsel kanıt bulunmamaktadır.